Bölüm 1 - Kabus

By Mayıs 22, 2017 ,

Kabus 

Rüyada Saklı bölüm 1 kabus fantastik yazar amatör heyecan rüya koruyucusu kadın EmyZona Wattpad yazar ay doğaüstü gece gizem kedi aşk
Bölüm 1 - Kabus


Günlük iş başımı yapmadan önce yumuşak yatağıma uzandım ve gözlerim açık şekilde tavanımda ki parlayan yıldız çıkartmalarına uzunca bir süre baktım.

Her gece başkalarının rüyalarına çekilmeden önce kendimi sakinleştirmek ve geçişi hızlandırmak için kendi uydurduğum duam dudaklarımdan otomatik şekilde dökülmeye başladı.

"Görülen her güzel rüya gerçeğe dönüşsün. Kötü rüyalar havaya karışıp yok olsun."

Sonra yavaşça gözlerimi kapadım. Rüyalara çekilmemin belirli bir zamanı yoktu. Bazen gözümü kapadığım anda bile çekilirken bazen de belirli bir süre geçmesi gerekiyordu. İlk rüya atlamam aklıma geldiğimde gözlerimi açmadan minik bir gülümseme oluştu yüzümde.

Anne kanımızdan gelen bu eşsiz ve garip özellik on sekiz yaşında ailenin ilk kız çocuklarına geçermiş. Annemizde ise azalarak belirli bir yaşta kaybolurmuş. Annem on sekizinci yaş günümde beni karşısına alıp konuştuğunda dalga geçiyor sanmıştım. Oda bana bu gecenin zor geçebileceğini ve sözlerini dinlememi söylemişti. O gece tüm hayatımın değiştiğini bire bir deneyimlemiş, sabah kalkınca da koşarak annemin yanına gidip olanı anlatmıştım.

Aslında küçük yaşımdan itibaren rüyalarımı yönetebiliyordum. İstersem özgürce bulutların arasında uçabilir yada nefes alma ihtiyacım olmadan kilometrelerce yüzüp, okyanusta balıklarla oynardım. Ve eğer istersem bunları değiştirmem sadece saniyelerimi alan bir düşünce gücümle olurdu. Meğer bu yeteneğim kanımızdan gelen gücün çok nadir bir koluymuş.

Bu yeteneğim sayesinde rüyasına girdiğim kişinin kötü yöne giden bir bölümünü yok edebiliyordum. Tabi bunu rüya sahibine belli etmeden ve ona temas etmeden yapmak bazen çok zor oluyordu fakat şu ana kadar böyle bir şey hiç başıma gelmemişti.

Uyku evresine geçişim bu gece hızlı bir şekilde oldu. Ve bu genç birinin rüyasına gireceğimin sinyalini bana verdi. Yedi yıldır her gece olduğu gibi bir ışık patlamasıyla rüya geçişimi tamamladım. Adım attığım rüyada bulunduğum ortam daha ilk saniyeden tüylerimi diken diken etti.

Karanlık bir orman. 
Sık ve geniş gövdeli ağaçlar. 
Sessizlik...

Merakla ve endişeyle sessiz bir şekilde rüyanın sahibini bulmak için yürümeye başladım. Ve en sonunda açıklık alana geldiğimde gördüğüm manzara karşısında çığlık atmamak için ellerimle hızla ağzımı kapadım. Rüyamın sahibi yerde ayağındaki derin kesikten kan damlayan ve karşısında kocaman bir kurt olan minik bir kız çocuğuydu.

Rüyaya çekilmem genellikle rüya başlangıcıyla olurdu fakat bu rüyada bir terslik vardı. Küçük bir kızın rüya başlangıcı ne kadar hayalperest ve yaratıcı olsa da, bu derece korkunç ve hızlı olamazdı. Saklandığım kalın ağacın gövdesinin arkasından durumu anlamak için hafifçe yana kaydım. Sonuçta kendimi rüya sahibine gösteremezdim fakat aniden kendimi minik kızı koruma iç güdüsüyle doldum.

"Benden uzak dur. Sana bir şey yapmadım ki" diye bağırdı minik kız ve sesi tüm ormanda yankılandı. Dünyanın her yerinde ki insanların rüyalarına atlayabiliyordum ama stabilizasyon nedeniyle herkes türkçe konuşuyor gibi oluyordu.

Bu sırada kurt hırlayarak kıza doğru bir adım attı. Daha fazla zarar görmemesi için kurguyu değiştirmeye hazırlandığım sırada minik kız tiz bir çığlık attı.

Acıyla kulaklarımı kapadım. Kızın sesi o kadar yüksek bir tizlikteydi ki bayılmamak için kendimi zor tuttum. Böyle hissetmem başıma ilk kez gelen bir olaydı.

"Bu rüya daha ilginç olabilir mi?" diye düşünürken kızın ellerinden çıkan gri bir duman kurdun çevresini sardı. Hayvandan gelen uluma ve can çekişme seslerini duymamla bu rüyaya karışma dürtüm kendini belli etti ve saliseler içinde odaklanıp kurdu rüyadan attım.

Rüyadan bir canlıyı atmak büyük bir enerji kaybıydı benim için. Bu yüzden arkasına saklandığım ağacın gövdesine yaslanarak dengemi sağladım. Minik kız ise yüzünde sinsi bir gülümsemeyle ormanı taradı ve düştüğü yerden kalkıp kanayan ayağını yerden kopardığı bir yaprak parçasıyla sildi. Elinde tuttuğu canlı yaprak saniyeler içinde kuruyarak toz şeklinde havaya karıştı.

"Bu akşam da aç kaldık. Hala gücümü tam kullanamıyorum. Yine yokettim işte" diye bağırdı karanlığa doğru küçük kız

"Koskoca ormanda yalnız başına olan bir kız kimle konuşabilir ki?" diye düşünürken sessiz ormanın içinden aniden gelen çatırtıları dinleyip bu garip seslerin nereden geldiğine odaklandım.

Uzaktan karanlık ağaçların arasından çıkan gri pelerinli gölgeler minik kıza doğru süzülerek yaklaştı. Bu kız kimdi ve nasıl korkunç şeyler hayal ediyordu aklım almıyordu artık. Şaşkınlık ve korkuyla minik kızı ve bu garip gri gölgeleri takip etmeye devam ettim. Gri pelerinli gölgeler kızın çevresini turladılar. Pelerinin altından belli olan sarı gözler o kadar korkunçtu ki korkuma engel olamamaya başladım.

İşte o an gölgelerden biri sanki ağaçların içinden beni görüyorcasına gövdesini bana döndü ve iskeletten olma parmaklarıyla benim saklandığım ağacı gösterdi. Aynı anda parmaklarından çıkan uzun teller havada bir yaprak gibi süzülmeye başladı.

"Ne oluyoruz ya? Bu nasıl bir rüya? Yoksa rüyaya çekilmedim de kabus falan mı görüyorum." diye mırıldandım sessizce

Minik kız gri gölgenin bana doğru baktığını fark edip boşluğa doğru "Hey kim var orada? Yoksa yeni av mı hissettiniz?" diye seslendi gölgeye doğru

Yerimden kımıldamadım. Hatta nefes bile almayı kestim. Gri gölgeler süzülerek benim saklandığım ağaca doğru gelmeye başladılar. "Beni nasıl hissedebilirler ki? Bu imkansız!" diye düşünürken gölgeler sarı gözlerini saklandığım ağaca dikmiş şekilde yaklaşmaya devam ediyorlardı. Panikle kendimi sakinleştirmeye odaklanmaya çalıştım. İçimde büyüyen bir his bu rüyanın sıra dışı ve tehlikeli olduğunu bas bas bağırıyordu.

Geriye doğru bir adım attığımda arkasına saklandığım ağacın kurumuş köklerinden birine bacağım sürtündü ve bacağımda boylu boyunca derin bir kesik oluştu. Bacağımdan akan oluk oluk kana bakıp daha da telaşa kapıldım. Son kalan gücümle odaklanıp kendimi rüyadan çıkarmaya çalıştım. Bu ilk kez denediğim bir şeydi ama burada hislerime güvenmek zorundaydım.

Sonra parlak beyaz ışığı gördüm ve rüyadan çıktım. Bir kaç dakika sonra yatağımda kendime gelip korkudan hızlanmış nefesimi düzene sokmaya çalıştım. Kalbimin her bir atımı kulaklarımda uğulduyordu. Titreyen ellerimi kontrol altına almak için yorganımı avuçlayıp sertçe sıktım. Sonra titreyen ellerimle üstümdeki yorganı kaldırıp bacağıma baktım. Bırakın derin kesiği, bacağımda çizik bile yoktu.

Kedim Luna ise odamdaki camın pervazına oturmuş, kehribar gözlerini bana odaklamış şekilde sinirlice kuyruğunu sallıyordu.

En sonunda biraz kendime geldiğimi fark edip komodinin üstündeki telefonuma uzanıp annemi aradım. Annemin telefonu birkaç çalıştan sonra açıldı ve babamın sesi bana ulaştı.

"Yelda kızım ne oldu gece gece? Hasta mısın?" diye sordu babam endişeyle

Annemin de rüyada olduğunu fark edip içimden sessizce bir küfür savurdum.

"Babacığım yok önemli bir şey değil korkma. Annem eğer uyanırsa söyler misin beni arasın lütfen." dedim.

"Aklım çıktı kızım gece gece ne oldu dedim? Bir şey varsa söyle saklama benden." dedi babam

"Vallahi bir şey olduğu yok babam. Telaşlanma." derken annem Leylanın uykulu sesi telefondan bana ulaştı.

Babam telefonu anneme uzattı ve annemin uykulu sesi kulaklarıma doldu.

"Anne rüyadan çıktım. Yani çok garip ve korkunç bir rüyaydı. Başıma ilk kez böyle bir şey geliyor. Daha önce sana olmuş muydu?" dedim sessizce

Annem Leyla ise "Aşkım sen uyu kızsal mevzular" diye babama seslendi.

"Ne kızsal meseleler ne kızsal" dedim homurdanarak

"Rüya garip derken nasıl garipti Yelda? Bir anlat bakayım daha önce ne rüyadan atıldım ne de rüyadan kendi isteğimle çıktım ben. İlk kez senden duyuyorum." dedi şaşkınca annem

Bende garip ve korkunç rüyayı anneme anlatmaya başladım. Rüyayı anlatırken annemden şaşkın mırıltılar gelmeye başladı.

"Çok garip Yelda cidden bu kadar küçük bir çocuğun böyle bir rüya görmesi hemde bu derece karanlık bir rüya görmesi çok enteresan. Sen uyu canım ben sabah anneanneni arayayım belki onun bir bilgisi vardır. İyi uykular benim güzel kızım. Camı kapıyı kontrol ettin dimi? Hırsız falan girmesin." dedi annem

Ağzımdan minik bir kıkırtı kaçtı. "Hemen gerçek yaşama döndünüz bakıyorum Tanrıçam. Kapattım kapattım merak etme. Hadi kapatıyorum ben." diyip sesli bir öpücük attım.

"Hoşçakal Yeldam. Kendine dikkat et." diyip kapattı annem telefonu

Bense girdiğim rüyanın korkutucu etkisinden kurtulamamıştım. Hatta uykum bile kaçmıştı. Yatağımdan kalkıp küçük dairemin salonuna geçip oflayarak camın kenarındaki koltuğa oturdum. Luna hırlayarak yanıma geldi ve ayağıma sürtündü.

"Gel Luna sana ihtiyacım var belki hırlaman beni sakinleştirir." dedim dizime vurarak

Zıplayıp kucağıma yerleşen Luna yüksek oktavda hırlamaya başlayıp beni gerçekten sakinleştirmeye başladı. Gece kadar siyah tüylerini yavaşça okşayarak kedimi sevdim ve karanlık sokağımızı aydınlatan sokak lambasının aydınlattığı kadar çevreye göz attım. Herkes derin uykudaydı. Bense hala rüyada gördüğüm küçük kızı ve gri gölge cisimleri düşünüyordum. Bir anda gelen ürpermeyle vücudum kasıldı. Luna ise hafifçe hırladı yani bu "Beni rahatsız etme canım çizerim." hırlamasıydı.

Biraz daha camdan sokağı izledikten sonra sessiz gecenin ve kucağımda rahatça uyumaya devam eden kedimle birlikte koltukta uyuyakaldım.


🌙


Sabah koltuktan kayıp düşen başımın ağırlıyla aniden irkilerek uyandım. Kahverengi uzun saçlarım boynuma bir atkı gibi dolanmış beni ısıtmıştı. Luna çoktan kucağımdan inmiş evin başka bir köşesine gitmişti. Saate bakmak için başımı hafifçe döndürmek istediğimde koltukta yatmanın etkisiyle tutulmuş olan boynumdan yükselen ağrıyla ağzımdan minik bir inleme kaçtı. Sağ elimle boynumu ovarak yattığım koltuktan kalktım ve saatin sekiz olduğunu görüp telaşla odama koştum. Yarım saate işe gitmek için evden çıkmam lazımdı. Hemen üstüme bir beyaz gömlek altına da siyah pantolonumu giyip koşturarak mutfağa geçtim.

Küçüklüğümden beri kahvaltı yapmadan evden çıkmazdım. Bir iki kere kahvaltısız evden çıkmaya çalışmış sonra da yolda az daha bayılma noktasına gelmiş olduğumdan bir daha denememiştim. Hızlıca su ısıtıcısı çalıştırıp termosuma acil durumlar için aldığım sallama çayımı attım. Buzdolabından da minik domates, salatalık ve peynir çıkarıp hızlıca bir sandviç yapmaya başladım.

Sandviçimi hazırladıktan sonra banyoya geçip hafif bir makyaj yapıp saçlarımı ördüm. Sonra yine mutfağa geçip termos ve sandviçimi alıp salondan çantamı kapıp montumu giydim. Ayağıma ayakkabılarımı da geçirip hızlıca durağa doğru yürümeye başladım.


Ve güneşin ışıkları doğup gecenin karanlığını unutturmasıyla sanki ikinci yaşamıma geçermiş gibi gerçek dünyaya adapte olup, gerçek iş başımı yapmak için güne başladım.

Eğer Diğerlerine de Bakmak İstersen :)

0 Güzide Yorum